“3 kuruşluk adama 5 kuruşluk değer verirsen, kalan iki kuruşa seni satar” mış lı bi dünyada yaşıyoruz.. Kimseye hak ettiğinden fazla yada “abartısız…” değer vermeyin, yahu… Kendinizi, ailenizi sevin yeter… Ooo ufacık ama yalansız, dolansız etin kemiğin ayrılmadığı, O zararsız, ziyansız karşılıksız sevginin, sonsuz olduğu ailenizin dışına da çok fazla çıkmayın … kardeşinizi, annenizi, babanızı, sevin kucaklayın sadece… kimseyi hak ettiğinden fazla sevmeyin, ya da boşverin kimseye sevmeyin… Yanılırsınız, üzülürsünüz…
Sonra (çok özel anlatmıyorum, anlayamazsınız da… öfkeliyim, sinirliyim)
Sevdiğiniz saydığınız birisi tarafından (nokta nokta nokta ) olursunuz…
Ve sonrası ..
“Bazı davetlere icabet edilmez”-miş, ben bunu daha bu gün öğrendim…
Öğretmeninden ceza almış bir öğrencinin, arkadaşlarının karşısında tek ayak üzerinde durması gibi hayat mücadelemde .öt oldum, kendime üzüldüm. İyi olmanın aslında kötü bir erdem olduğunu sonunda öğrendim… Okumayı yazmayı yeni çözen bir çoçuğun gözlerindeki o heyecanı yitirdim, kaybettim… İster istemez bir kaç damla döküldü, bunca yıldan sonra ilk defa ağladım
Evet ağlayıp, sızlıyorum…
Hayatımın en büyük yanlışlarından birini yaptım, hiç bir şekilde zararımın dokunmadığı, yardıma ihtiyaç duyduğunda , hiç tereddüt etmediğim, insanların gerçek yüzünü, iyi olmanın aslında, ne kadar kötü olduğunu, insanı ne kadar yaraladığı, incittiğini gördüm…
Yaşadığım durumun detaylarını anlatmam, anlatmayacağım da ama tüm o kalıplaşmış deyimlerin ve atasözlerinin aslında boş olduğu öğrendim .. Doğru bildiğim saydığım her kanunun, her bi yasanın yanlış olduğunu gördüm…
Kimseye iyilik yapmayın, kimseye yardımınız dokunmasın, bir gün gelir O en çok sevdiğiniz, saydığınız insanlardan birisi size öyle bir oyun oynar ki “verdiğiniz o yaşam mücadelesinde ” MAT olursunuz (…)
İçinizdeki o yaşam sevgisini de alır götürürler …
Ve şu an yaşamanın ne kadar anlamsız olduğunu düşünüyorum …
Geç kalmışlıklarda hayat bulan hüznün hikayesiydin sen. Eğer ki okuyabiliyorsan bu yazıyı her şeyin başlangıcıydın(…)