Susarız…
Konuşulanlar öyle abes ve mantık dışıdır ki sadece hayretle dinler ve sessiz bir tepkiyle belli ederiz duruşumuzu…
Susarız…
Sessiz bir onaydır susuşumuz… Biraz utangaçlık belki ama içten bir katılıştır söylenenlere… (daha&helliip;)
Bak beyim, sana iki çift lafım var. Koskoca adamsın. Paran var, pulun var, herşeyin var. Binlerce kişi çalışıyor emrinde. Yakışır mı sana ekmekle oynamak. Yakışır mı bunca günahsızı, çoluğu çocuğu karda kışta sokağa atmak, aç bırakmak. Ama nasıl yakışmaz. Sen değil misin öz kızına bile acımayan, bir damlacık saaddeti çok gören.
Anlamıyor musun beyim, bu çocuklar birbirini seviyor, ama ben boşuna konuşuyorum. Sevgiyi tanımayan adama sevgiyi anlatmaya çalışıyorum. Hıh , sen büyük patron, milyarder, para babası, fabrikalar sahibi saim bey, sen mi büyüksün. Hayır ben büyüğüm, ben, yaşar usta.
Sen benim yanımda bir hiçsin, anlıyor musun, bir hiç, gözümde pul kadar bile değerin yok. Ama şunu iyi bil, ne oğluma ne de gelinime hiç birşey yapamayacaksın. yıkamayacaksın, dağıtamayacaksın, mağlup edemeyeceksin bizi.Çünkü biz birbirimize parayla pulla değil, sevgiyle bağlıyız, bizler birbirimizi seviyoruz, biz bir aileyiz. Biz güzel bir aileyiz.
Bunu yıkmaya senin gücün yeter mi sanıyorsun, dokunma artık aileme, dokunma çocuklarıma, dokunma oğluma, dokunma gelinime, eğer onların kılına zarar gelirse ben, ömründe bir karıncayı bile incitmemis olan ben, yaşar usta, hiç düşünmeden çeker vururum seni. anlıyor musun? Vururum ve dönüp arkama bakmam bile
Ne filmdi yahu .. Her cümlesinde bir ders var..
Yavuz Sultan Selim padişah olmadan önce (o sıralar Trabzon Valisidir ve Safevi hükümdarı Şah İsmail’in kendileri için büyük bir tehlike oluşturduğunun farkındadır.) Şah İsmail’in ülkesine gider ve saraya girmenin yollarını arar. Birden aklına Şah İsmail’in satrancı çok sevdiği gelir, şahı o güne kadar mat eden kimse çıkmamıştır. Tabii, şaha olan korkunun da bunda payı vardır. Yavuz da büyük bir satranç ustasıdır ve Safevi devletinde köylerde, kasabalarda satranç oynayarak nam salar.
Şah İsmail bu kişiyi merak eder ve sarayına çağırır. Yavuz Sultan Selim ve Şah İsmail satranca başlarlar. Biraz zaman geçtikten sonra Yavuz Sultan Selim, Şah İsmail’i mat ederek yener. Şah İsmail bu duruma çok kızar ve Yavuz Sultan Selim’e: “Sen nasıl şahını mat etme cüretinde bulunursun?” diyerek tokat atar. Yavuz Sultan Selim özür diler ve ülkesine döner.
Yavuz Sultan Selim, yıllar sonra 24 Nisan 1512 günü tahttan vazgeçen babasının yerine padişah olur. Hemen, Osmanlı Devleti için en büyük tehlike olan İran üzerine sefer hazırlıkların başlar ve sonra da yola çıkar. 23 Ağustos 1514 günü Çaldıran’da iki ordu karşılaşır. (daha&helliip;)
Mübarek üç aylardan Şa’ban ayının on beşinci gecesi her yıl, biz müslümanlar tarafından mânevi bir coşkunlukla kutlanmaktadır. Çünkü bu gece, ifâde ettiği anlam ve taşıdığı değer itibariyle çok mübarek olan Berat Gecesi’dir.
İslâm kaynaklarında bu gecede beş hasletin varlığından bahsolunur:
1. Her önemli işin o gecede hikmetli bir şekilde ayırımı ve seçimi yapılır.
2. O gecede yapılan ibâdetin (Kılınan namazların, okunan Kur’ân’ın, yapılan
dua ve zikirlerin tevbe ve istiğfarların) , gündüzünde tutulan orucun
fazileti çok büyüktür. (daha&helliip;)
“Çocukluğumda elime geçen iki kuruştan birini eğer kitaplara vermeseydim, bugün yapabildiğim işlerin hiçbirini yapamazdım.”(Mustafa Kemal Atatürk)
Okuyan bir toplum olmadığımız kesin. Gazete ve kitap satışları ortada. Nüfus artıyor. Onlar azalıyor. Oysa Türkiye Cumhuriyeti’nin kurucusu… Mustafa Kemal’in en büyük özlemi okuyan bir Türkiye’ydi. Atatürk, okumayı öylesine severdi ki bu alışkanlığını cephede de sürdürdü. (daha&helliip;)
Mustafa Kemal Atatürk yaşamı boyunca hiçbir ülkeye resmi ziyarette bulunmadı. Dünya liderleri onu görmeye Türkiye’ye gelirlerdi. Böyle bir ziyarette bakın neler yaşanmış…
İngiliz Kralı 8. Edward İstanbul’a, Atatürk’ü ziyarete geldiği zaman, Atatürk kendisine bir akşam ziyafeti vermişti. (daha&helliip;)
Her şey başlar ve biter mi? Ayak uyduramaz olur adımların zamana ve zamanın gerisinde kalırsın. Bağlı kalırsın kendi değerlerine, kendi değerlerin zamanla yozlaştırılmış toplumda seni farklı kılar. Ama ne fayda. Dünya zaten sahtekar.
Ne ya da kim farklı diye düşünürsün. Her farklı sandığın yanıltır seni. Kafanda bir ton doğru sandığın ama farklı olanlarla kavgaya tutuşursun. Kimse aslında farklı değil miş dersin. (daha&helliip;)
Yeni yollara yeni adımlarla çıktığınızda, kasvetli bir bulut gibi tepenize çöker umutsuz geçmişiniz. Perdelerinizi kaldırıp yeni bir zamana bakmak istediğinizde, kolunuzdan tutup geri çeker sizi. Bir arı gibi işlemiştir izlerini içinizin peteklerine. Her yeni başlangıçta, ürkseniz de aslında bir umudunuz vardır. Ama en basit şeyler, en bürokratik işlemlerden daha karmaşık hale gelir. Bir sınırın öteki tarafına bir türlü geçemezsiniz.
Ayaklarınıza bir zincir olur ağırlaştırır sizi; koşamaz, yürüyemez ve belkide hareket edemezsiniz. Gözlerinize bir perde olur göremezsiniz; önünüzü ve yeni güzellikleri. Ellerinize kalın bir eldiven olur; dokunsanız da hissedemezsiniz hiçbir objeyi. Bir kilit olur yüreğinize; açılamazsınız hiçbir denize, (daha&helliip;)
Video sitemin altyapısı olan PhpMelody scripti için Facebook botu (feysbot) yaptım.
Sabah yaptığım denemelerde 1600 video ekledi. Video sitesine harcayacağım zaman artık yok denilecek kadar az olacak. Ayrıca bu gün yada yarın videoları indirebilmeniz için bağlantı ekleyeceğim.. (daha&helliip;)
İnsan bazen nedensiz yere umutsuzluğa kapılır. Kimselere veremez sevgisini, kimselere kendini anlatamaz, evlere kapanır…
Bazen denizler, kıyılar çeker insanı. İnsan bu kapılmayı anlayamaz, oysa çok eski bir yerde yaşanmasından korkulan vazgeçilmez aşkların sızısıdır bu. Bu sızı, bu yenilgi mevsimlerle yıllarla devredilir başka insanlara…
Bir insanın yaptığı bir hatanın tüm insanlara yayılması gibi…
Son Yorumlar