Kürşat Şentürk 1990 tarihinde doğdu. Türkiyenin İlk bilgisayar korsanlarından olup en meşhurudur. 31 Şubat 2014′te FBI tarafından yakalanmıştır. Microsoft , Fujitsu, Motorola, Nokia ve Sun Microsystems gibi şirketlerin bilgisayar ağlarına izinsiz girmekten suçlu bulunarak 3 yıl hapis cezası almıştır.
Hepsi yalan ..
Dilerim sizin için gelen yılda da her şey güzel olur… Herkes dostça, paylaşarak, birbirinin elinden tutarak, hırslarından uzak bir şekilde bu alemde var olmaya devam eder.
İnsan yaşlandıkça daha bir duygusal oluyor… Bu satırları kendini bin kere dövmüş bir adamın en yalın, en arınmış haliyle yazıyorum ve diyorum ki; “Hırslarınıza kapılmadan, başkalarını kırmadan, üzmeden, sevgi ile tüm sorunlarınız çözülür.”
Hangi birinizi yazayım ki, dost insanlar… Arkadaş listemde var olan, olmayan tüm dostlar… İyi ki varsınız…
Yeni yıl, herkese, hepimize güzelliklerle gelsin. Sağlıkla, mutluluklarla, sevdiklerimizle ve hoş şeylerle gelsin… Her bir minik dokunuşu ayrı bir güzellik katsın hayatımıza. Dileklerimiz gerçekleşsin. Sevgiler artsın. Her şey gönlünüzce olsun!
Siz daha önce hiç; duymadığınız bir sesi, görmediğiniz bir yüzü, dokunmadığınız bir eli özlediniz mi ? Daha neleri özleyeceğimi bilmeden yaşıyorum… Faili meçhul bir özlem bu..
***
Aşk güzel şeydir, yaşandıkça.. Sarhoş eder insanı. Ne ayılırsın, ne de ayılmak için çaba harcarsın. Bir başına kalırsan kötüdür, Allah’a mahsustur yalnızlık. Hiçbir fotoğraf karesine sığmaz! Kimi çok seversem, içemediğim bir sigara, gidemediğim bir yol, çalamadığım bir kapı oluyor. Yalnız kalmak benim lanetim .
***
Yalnızlık, aslında yeni bir güne, yeni başlangıçlara gebe… Kalbimizin gözeneklerine ruh üfleyen bir hayatı müjdeler bize.. Bazende zifiri bir karanlığa ve ölümün soğuk yüzüne, Ankara ayazında üşümeye benzer…
“Şüphesiz ki Allah, sabredenlerle beraberdir.” Bakara/ 153
Bu yaşa erdirdin beni, gençtim almadın canımı
ölmedim genç olarak, ölmedim beni leylâk
büklümlerinin içten ve dışardan
sarmaladığı günlerde
bir zamandı
heves ettim gölgemi enginde yatan
o berrak sayfada gezindirsem diye
ölmedim, bir gençlik ölümü saklı kaldı bende.
Vakti vardıysa aşkın, onu beklemeliydi
genç olmak yetmiyordu fayrap sevişmek için
halbuki aşk, başka ne olsundu hayatın mazereti
demedim dilimin ucuna gelen her ne ise
vay ki gençtim
ölümle paslanmış buldum sesimi. (daha&helliip;)
Abraham Lincoln’un, oğlunun Öğretmenine yazdığı mektup
“Öğrenmesi gerekli biliyorum; tüm insanların dürüst ve adil olmadığını, fakat şunu da öğret ona: Her alçağa karşı bir kahraman, her bencil politikacıya kendini adamış bir lider vardır.
Bırak erken öğrensin, zorbaların görünüşte galip olduklarını… Eğer yapabilirsen; ona kitapların mucizelerini öğret. Fakat ona; gökyüzündeki kuşların, güneşin yüzü önündeki (daha&helliip;)
Kur’an’da anlatılır ki (Âraf; 171-172) Allah, dünyada hiç bir şey yok iken, ruhlar alemini yarattı. Orada bütün ruhları bir araya toplayıp sordu: “Elestü bi-Rabbikum?” Yani, “Ben sizin Rabbiniz değil miyim?” Ruhlarımız bu soru karşısında “Kâlû: Bela!” Yani “dediler ki: Evet (şüphesiz Sen bizim Rabbimizsin) “. Bu Meclis ( Ezel bezmi, Elest meclisi), varlığın ilk toplantısı idi ve bütün ruhlar orada birbirlerine şahit tutuldular; ta ki dünyaya geldikleri vakit bu sözlerinden dönmesinler… Dönenler olursa, o mecliste rahmet ve merhametiyle kullarına muamele eden Rab Taala’nın rahmet ve merhamet çizgisinin dışına itilsinler…
Ezel bezmi öyle bir meclis idi ki, orada yan yana olanlar, yakın olanlar, birbirini görenler, birbiriyle konuşanlar; bu dünyaya geldiklerinde de birbirleriyle yan yana ve yakın olur, Buluşur veya konuşurlar. İnsanlar arasında çağ farkları, uzaklık ve yakınlıklar ile biganelik ve aşinalığın temeli işte o ezel dününe dayanır. Bu durumda dünya, ezelde kader olarak yazılanın vuku bulduğu (kaza) bir duraktır; o kadar. Bu durakta aşkın ve aşığın nasibi de ezel günündeki durumuyla bağlantılı olarak bu dünyada görünürlük ve yaşanırlık kazanır. (daha&helliip;)
Sultan IV. Murat’ın sarhoş edici maddeler ve keyif verici maddeleri yasakladığı dönemde saray casuslarından biri, belki de kıskançlık sebebiyle, hekimbaşı Emir Çelebi’nin yasakları çiğnediği ve afyon kullandığına dair ihbarda bulunur. Hünkar, Emir Çelebi’yi aslen çok sevmekte ve itibar etmekte, hatta kendisini sık sık sohbet için huzura çağırmaktadır. Bu ihbara önce inanmazsa da Çelebi’yi yoklamayı da ihmal etmez. Gelen habere göre Hekimbaşı kuşağı arasında bir cüradan ( ufak kutu) taşımakta ve afyon macununu da onun içinde saklamaktadır. Padişah bermutat, Emir Çelebi’yi satranç oynamaya davet etmiş. Oyunun tam orta yerinde,
Çoçukluğumdan itibaren siyaset veya siyasi konuları konuşmaktan kaçınırım. Olaylara veya yaşananlara vakıf olmadığımdan değil, konuştuğum insanların çoğunun, ya kulaktan dolma haberlerle yada babasından, anasından, çevresindeki insanların farklı pencerelerden bakmamasından kaynaklı, düz mantık davranışlarından yada söylemlerinden sıkıldığım içindir.
Hayata dar veya tek bir pencereden bakan insanların vizyonları geniş olmaz. Tek bir düşünce doğrultusunda hareket ederler, doğruluğu yada yanlışlığını araştırmadan, o düşünce etrafında biat ederler.
Örnek vermek gerekirse sürekli Kanal-D veya sürekli STV yayınlarını izlemek yada aynı yazarın farklı köşe yazılarını veya kitaplarını okumak size hiçbir şey kazandırmaz. O yazarın aktarmak istediği düşüncenin etkisi altında kalırsınız, fikir ve davranışlarınızı bu şekilde geliştirirsiniz. (Bir bebeğin konuşmayı kendi kendine öğrenmesi gibi) Sizde alışkanlık haline gelir, davranışlarınız değişir sonrada karakteriniz olur. Siz olursunuz.
Araştırmadan etmeden saçma sapan konularda size aktarılan bu bilgilerin doğruluğundan emin olmadan aklınıza gelen cümleleri sarfedersiniz.
Etinden, sütünden, yününden faydalandığımız o yararlı canlı olan “Koyun” kelimesini bu insanlar için sarfetmeyeceğım..
Ben onlara sadece … (Üç nokta) gönderiyorum.
Saçma bir yazı oldu, sonra düzenlemeye çalışırım.
Bugün yeğenim Emre’nin dişi apse yaptığı için doktora götürdüm, dişçiden dönüşte otobüste bindik, oturduğumuz koltuğun parelelinde yani yan koltukta oturan siyah gözlüklü bir amca ile arkasında duran 30’lu yaşlarda genç adamın konuşmalarına kulak misafiri oldum..
Hatırladığım kadarı ile aynen şunları konuşuyorlardı …
Genç adam: Aski’ye gideceğim de, nerede inmem gerekli?
Siyah gözlüklü amca: Önümüzdeki durakta ineceksiniz. Sağ tarafta mavi bina var orası Aski
Tam o sırada Kazım Karabekir Caddesi üzerinde Havaş otobüslerinin kalktığı yerdeyiz. Otobüs Aski’nin bulunduğu durağa gelince genç adam tam aksi yöne bakıyor ve aynen şunları söyledi.
Genç adam: Burada mavi bina yok yanlış olmasın?
Siyah gözlüklü amca: Görmüyor musun sağ tarafta koskoca mavi bina var..
Genç adam: “Ha tamam” dedi teşekkür edip, otobüsten indi.
Bu diyalogda geçen siyah gözlüklü amca görme engelli biriydi.. Genç arkadaş bunun farkında dahi değil. İhtiyarın arkası dönük olduğu için belki farketmedi ama ihtiyar amcanın engelli olmasına rağmen hafızasının kuvvetli ve adres bilgisinin iyi olması dikkatimi çekti.
“Herkes bakar ama bazıları görür…”
Son Yorumlar