KEŞKE BAMBAŞKA BİR HAYATTA DİLEK’İMİ İSTEDİĞİM GİBİ DİLEDİĞİMLE TEK ONUNLA YAŞASAYDIM. Yine de senden ayrılamam ……… ela gözlü bir çöl ahusu Saçları bahtından daha …………….. Bu akşam rüyamda ……….’yı gördüm Derdini ağlarken yanan bir muma İpek saçları elime ördüm Ve bir kemend gibi taktım boynuma Bu akşam rüyamda ………’yı gördüm …….. ela gözlü bir çöl ahusu Saçları bahtından daha ………. Bir damla inciydi kirpiklerinde Aşkın ıstırapla dolu rüyası Bir başka güzellik var kederinde Bir başka güzellik ruhunun yası Bu akşam rüyamda ……………’yı gördüm …………..ela gözlü bir çöl ahusu Saçları bahtından daha …………………
Öpülmeyi mi bekliyor umduğu ama bulamadığı birinden yoksa beklediğinin öpmeyeceğini bilip öpse diye bir meleğe mi sunmuş dudaktaki gamzesini. beklerken düşler kurmuş en pembesinden en kızıla doğru öpülmeyi umarım başı eğik kalmaz ve varlığına inanmaya zorlandığı perilere sunmaz dudaklarındaki bekleyişi estetik ve kadraj harika olmuş çok güzel bir ışıkla netlik sunmuş karen, net olmayan flu grilikler benim ruhumu zorluyorken bu tür netlikler ışık saçıyor
geçiyorum mevsim gibi kapından
gözlerimde bulut saçlarımda çiğ
pencerenden bir gül attığında
ışıklarla dolacak kalbimin içi
Dolunayda düğün bayram,
Dünyalar güzeli meleğim gülümsüyor.
Görmüyorsan söyleyeyim:
Seni seviyorum.
Gece sessiz bir sevda şarkısıdır,
Yalnız bir kemanın teline düşer.
Dinliyorsan söyleyeyim:
Seni seviyorum. (daha&helliip;)
Gözlerimde gençlik günlerimden kalma bir resim,
Uğruna ömrümü yeniden sebil edebileceğim sevdiğim…
Sokağı döven ayak seslerim heyecandan yükseliyor,
Kalbimde bin bir umut oğul vermiş vaktini bekliyor,
Kaldırımlar, üzerine bıraktığım yalnızlığımı çekemiyor.
Biliyorum o balkonda yoksun şimdi sen,
Ah bir akıllanabilsem, bunu kalbime anlatabilsem!..
Yüreğimdeki sevgiyi yeni kitlemiştim soğuk odama. Anahtarını da attım yüreğimin zifiri karanlık kuyusuna. Uzun uzadıya süren gecelerin parlak sabahında uyandı sevdam. İrkildi, dirildi, doğruldu. Soğuk odamın nemli penceresine doğru yürüdü. Dışarıya baktı, baktı, bakakaldı. Gözlerinden süzülen yaşlarla pencereme ÖZLEDİM yazdı. Masamda yanmakla yanmamak arasında direnen mumun ışığında haykırdı, haykırdı, hıçkırığa boğuldu. Duvardaki resimlerini gördü. Bir zamanlar ışıl ışıl parlayan gözlerine baktı, utandı, sıkıldı, yıkıldı. Neydi o eski günler dedi boş odama. Söylediği söz cevapsız kaldı, askıya asıldı, sallandı, paslandı, tozlandı. Penceremin önünde duran mindere oturdu. Bir yandan gözyaşlarını siliyor, bir yandan da aynaya bakıyordu. Parmakları yüzündeki çizgilere birşeyler anlatıyordu. Elleri bir ara sırma saçlarına takıldı. Okşadı, kokladı, taradı yüreğimin kırık tarağıyla… (daha&helliip;)
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı? (daha&helliip;)
Biliyor musun benden bir şeyleri anlatmamı istediler ve ben de seni anlatmaya karar verdim. Bakalım beğenecek misin. Ne olur bana kızsan bile çıkıp gitme hayatımdan. Biliyorsun beni, sensiz olmuyor. Şimdi ise sadece dinle …
Herkes bu güne kadar onu anlatmaya çalıştı ama nedense kelimeleri yarı yolda kaza yaptı. Çünkü hep yolun yanlı tarafından başladılar yolculuğa bu düşsel dünyada.
Aslında ben de nerden başlayacağımı bilemiyorum ama sanırım en doğrusu şu kelimelerle olur… (daha&helliip;)
Öyleyse canın canımdır… Aynan olmalıyım…
Yüzüne söyleyebilmeliyim her şeyi… Hem sakınmadan, mertçe…
Hani bilirsin, esirgemem lâfımı, Ne şekil gelirse, öylece…
Hazırım tüm içtenliğimle konuşmaya, ama,Seni de dupduru isterim karsımda…
Dostsan
Gözlerimin içine baka baka yaka silk benden! Arkamdan şikayetlenme!
Yiğit ol! Gerekirse yiğitçe azarla, çekinme! (daha&helliip;)
Bir buz dağının ortasında yakılmış ateş kadar üşüyorum
Erimek ya da sönmek değil gözümün gördüğü,
Çaresizlik bitirir beni,
Her defasında tekrar eriyip, tekrar sönmek
Tekrarlarla kahrolup gitmek körü körüne
Bende takat kalmadı, ne yanacak, ne bitecek
Her şey ben kadar yalnızlıkta, ben dâhil… (daha&helliip;)
Gidersen, yaşamın acılı haritasında yaralı bir kalbin, adını bilmediğim çiçekleri kanar içimde her gece…
Ay suskunlaşır, yıldızlar suskunlaşır, acılar suskunlaşır, yitirir sesini yaşayanlar da ölüler gibi…
Suskunluğun trendinde kan kusar yürekler sensiz Rüzgar da esmez artık buralarda, çiçekler de açmaz, benim boynum bükük kalır bu şehirde, çekip gider mutluluklar…
Gitme ne olur. Bak hüznün zifiri saçları akıyor geceye, gecenin karanlığına karışıyor hüznüm…
Lanetlenmiş yalnızlıklara ah ediyor kalbim Her gün biraz daha büyüyecek içimdeki kırgınlık… Gitme…
Acılar içinde olsam da seni çılgınca sevdim ben Çılgınca sevdim bu dağları, bozkırları, güneşi , En çok seni sevdim çiçeğim, en çok seni sevdim… Gitme ne olur. (daha&helliip;)
Yokluğun kıyamet alametim…
Sonsuzluk dünyasında hücre hapsi yaşamaktır sensizlik…
Bir gelsen… Bir görsem… Bir gülsen…
Sonra yine git istersen…
Sen bakıp bakıp daldıkça karanlık ufuklara,
hayallerin yarım benliğin eksik kaldığı an düşlerim desteğin olsun diye yüreğine,
karanlığa hibe ederim senli düşlerimi.
Bir yıldıza iliştiririm ömrümü…
Sen kendini kimsesiz hissettiğin ve göğe bakıp
Allah’ la konuşmaya başladığında kayan yıldızın kuyruğunda görürsün beni… (daha&helliip;)
Son Yorumlar