“Ölüm kaçıyor” bende üşenmeden kovalıyorum, bakalım nerede yakalayacağım , şu dakika itibariyle Ölüme bir adım daha yaklaştım.. Nasıl mı ? Bu gün benim doğum günüm …
Önceki senelerde pastalar, hediyeler, kutlamalar olurdu .. Yer , içer eğlenirdik , fakat bu sene nedense , ne bir pasta nede bir hediye talebinde bulunmayacağım, Beni sayıp seven insanlardan ;)
“İhtiyarladığımın , Hatırlatılmasını dahi istemiyorum ”
Zaman su gibi akıp giderken;
Ahiret için, Zamanın benden alıp götürdükleri dışında elle tutulacak hiç bir yatırımım olmamış , Kızıyorum kendime ve şu soruyu soruyorum “Ben bu gün Allah için ne yaptım” Soluk alıp verip, önümüze gelen nimetlerin zevkinden faydalanmak dışında hiçbir icraatım olmamış .. Yaşıyorum ama Bir Ölü gibi ..
Bu nedenle Ölüme Bir adım daha yaklaştım … Gözümüzü açıp ve İyi şeyler yaparak yaşayalım …
Ben iflah olmaz bir viraneyim ..
Zaman aman Ölümün bana gülümsediğini hissediyorum ..
Bana gel diyor,
Ben “az bir işim var bekle ” diyorum , Ölümü kandırmaya çalışıyorum ..
Hayatıma dahil etmem gereken son meşgalem
Bilmiyorum ,Yanımda mısın ?
Ellerim şuan buz gibi…
Yüzüm ise kıpkırmızı ve bir utanç var içimde
Ağlamaklı ses tonumu ise suskunluğum gizlemekte. . .
Aceleci davranan yüreğim suspus olmuş kendi kendime kızmaktayım…
Sadece bir anlık gaflet yüzünden oldu ne olduysa. . .
Sadece zamanı vardı diyemedim, anlatamadım bir an kendime
Bilsin istediğim duygularım aklım ise hayır dedi durduramadım. . .
Evet daha zamanı vardı birşeylerin olumlu olması için ama ifade edemedim bunu bir türlü kendime…
Neydi susmama engel olan şey söylesene kaybetmeye hazır olmadığın bir anda kaybetmene sebepse, susmayı sabretmeyi de bilmek lazımdı sadece…
susmalıydım susamadım işte…
sabır dediğim şeyi öğrenemedim belkide. . .
Yüreğimdeki sevgiyi yeni kitlemiştim soğuk odama. Anahtarını da attım yüreğimin zifiri karanlık kuyusuna. Uzun uzadıya süren gecelerin parlak sabahında uyandı sevdam. İrkildi, dirildi, doğruldu. Soğuk odamın nemli penceresine doğru yürüdü. Dışarıya baktı, baktı, bakakaldı. Gözlerinden süzülen yaşlarla pencereme ÖZLEDİM yazdı. Masamda yanmakla yanmamak arasında direnen mumun ışığında haykırdı, haykırdı, hıçkırığa boğuldu. Duvardaki resimlerini gördü. Bir zamanlar ışıl ışıl parlayan gözlerine baktı, utandı, sıkıldı, yıkıldı. Neydi o eski günler dedi boş odama. Söylediği söz cevapsız kaldı, askıya asıldı, sallandı, paslandı, tozlandı. Penceremin önünde duran mindere oturdu. Bir yandan gözyaşlarını siliyor, bir yandan da aynaya bakıyordu. Parmakları yüzündeki çizgilere birşeyler anlatıyordu. Elleri bir ara sırma saçlarına takıldı. Okşadı, kokladı, taradı yüreğimin kırık tarağıyla… (daha&helliip;)
MİMAR SİNAN (1490-1588)
Kayseri’nin Ağırnas köyünde doğdu. Yavuz Sultan Selim zamanında devşirme olarak İstanbul’a getirildi. Zeki, genç ve dinamik olduğu için seçilenler arasındaydı. Sinan, At Meydanı’ndaki saraya verilen çocuklar içinde mimarlığa özendi, vatanın bağlarında ve bahçelerinde su yolları yapmak, kemerler meydana getirmek istedi. Devrinin mahir ustaları mahiyetinde han, çeşme ve türbe inşaatında çalıştı. 1514’te Çaldıran, 1517’de Mısır seferlerine katıldı. Kanunî Sultan Süleyman zamanında yeniçeri oldu ve 1521’de Belgrad, 1522’de Rodos seferinde bulunarak atlı sekban oldu. 1526’da katıldığı Mohaç Meydan Muharebesinden sonra sırası ile acemi oğlanlar yayabaşılığı, kapı yayabaşılığı ve zenberekçibaşılığa yükseldi.
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil,
bütün iş Tahirle Zühre olabilmekte
yani yürekte.
Meselâ bir barikatta dövüşerek
meselâ kuzey kutbunu keşfe giderken
meselâ denerken damarlarında bir serumu
ölmek ayıp olur mu?
Tahir olmak da ayıp değil Zühre olmak da
hattâ sevda yüzünden ölmek de ayıp değil.
Seversin dünyayı doludizgin
ama o bunun farkında değildir
ayrılmak istemezsin dünyadan
ama o senden ayrılacak
yani sen elmayı seviyorsun diye
elmanın da seni sevmesi şart mı? (daha&helliip;)
Biliyor musun benden bir şeyleri anlatmamı istediler ve ben de seni anlatmaya karar verdim. Bakalım beğenecek misin. Ne olur bana kızsan bile çıkıp gitme hayatımdan. Biliyorsun beni, sensiz olmuyor. Şimdi ise sadece dinle …
Herkes bu güne kadar onu anlatmaya çalıştı ama nedense kelimeleri yarı yolda kaza yaptı. Çünkü hep yolun yanlı tarafından başladılar yolculuğa bu düşsel dünyada.
Aslında ben de nerden başlayacağımı bilemiyorum ama sanırım en doğrusu şu kelimelerle olur… (daha&helliip;)
Öyleyse canın canımdır… Aynan olmalıyım…
Yüzüne söyleyebilmeliyim her şeyi… Hem sakınmadan, mertçe…
Hani bilirsin, esirgemem lâfımı, Ne şekil gelirse, öylece…
Hazırım tüm içtenliğimle konuşmaya, ama,Seni de dupduru isterim karsımda…
Dostsan
Gözlerimin içine baka baka yaka silk benden! Arkamdan şikayetlenme!
Yiğit ol! Gerekirse yiğitçe azarla, çekinme! (daha&helliip;)
Bir buz dağının ortasında yakılmış ateş kadar üşüyorum
Erimek ya da sönmek değil gözümün gördüğü,
Çaresizlik bitirir beni,
Her defasında tekrar eriyip, tekrar sönmek
Tekrarlarla kahrolup gitmek körü körüne
Bende takat kalmadı, ne yanacak, ne bitecek
Her şey ben kadar yalnızlıkta, ben dâhil… (daha&helliip;)
Gidersen, yaşamın acılı haritasında yaralı bir kalbin, adını bilmediğim çiçekleri kanar içimde her gece…
Ay suskunlaşır, yıldızlar suskunlaşır, acılar suskunlaşır, yitirir sesini yaşayanlar da ölüler gibi…
Suskunluğun trendinde kan kusar yürekler sensiz Rüzgar da esmez artık buralarda, çiçekler de açmaz, benim boynum bükük kalır bu şehirde, çekip gider mutluluklar…
Gitme ne olur. Bak hüznün zifiri saçları akıyor geceye, gecenin karanlığına karışıyor hüznüm…
Lanetlenmiş yalnızlıklara ah ediyor kalbim Her gün biraz daha büyüyecek içimdeki kırgınlık… Gitme…
Acılar içinde olsam da seni çılgınca sevdim ben Çılgınca sevdim bu dağları, bozkırları, güneşi , En çok seni sevdim çiçeğim, en çok seni sevdim… Gitme ne olur. (daha&helliip;)
Yokluğun kıyamet alametim…
Sonsuzluk dünyasında hücre hapsi yaşamaktır sensizlik…
Bir gelsen… Bir görsem… Bir gülsen…
Sonra yine git istersen…
Sen bakıp bakıp daldıkça karanlık ufuklara,
hayallerin yarım benliğin eksik kaldığı an düşlerim desteğin olsun diye yüreğine,
karanlığa hibe ederim senli düşlerimi.
Bir yıldıza iliştiririm ömrümü…
Sen kendini kimsesiz hissettiğin ve göğe bakıp
Allah’ la konuşmaya başladığında kayan yıldızın kuyruğunda görürsün beni… (daha&helliip;)
Son Yorumlar