İnsanın benliğini en amansız şekilde saran ve sarsan hırs; şüphesiz ki iktidar hırsıdır Kalbe bir kere girmeye dursun insanın başına getirmeyeceği musibet yoktur İşte En talihsiz Şehzade Cem bu zalim hırsın şevkiyle harekete geçmişti
Kardeşi Bayezid-i Veli’yi tahttan indirip kendisi çıkmak iktidarı ele geçirmek istiyordu Ama mutlaka ele geçirmek ne pahasına olursa olsun tahta çıkmak O kadar ki içteki mücadeleleri kaybetmesi defalarca Bayezid’e mağlûp olması bile O’nu sulh ve anlaşma teklifine yanaştırmamıştı Nihayet bu önü alınmaz iktidar hırsı ile gurbet illere çıktı İslâm düşmanlarıyla anlaştı
Cem Sultan’ı Rodos’a çıkaran yelkenliler O’nu bir daha geriye vatanına döndüremeyecekti Kısa bir zaman sonra başlayacak pişmanlığı ömür boyu sürecek “gâvurdan dost” aramanın ızdırabını ölünceye kadar içinde onulmaz bir yara gibi taşıyacaktı Artık kalbi hüzün gözleri yaş dolu olarak dönülmez gurbetlerde ömür tüketecek; fakat İslâm’ın izzetini de hayatı boyunca daima koruyacak tavizsiz bir mümin olduğunu gösterecekti Papa’nın büyük makam ve mevkii vaatlerine rağmen O ebedî makamlara itibar ettiğini gösterecek celâdetli çıkışlarla önceki hatalarını affettirici imanlı şahlanışlarla Hıristiyan olma teklifini Osmanlı İmparatorluğuna savaş açma teşebbüsünü reddediyordu Cem uğruna vatanım terk ettiği saltanatı şimdi reddediyordu Çünkü saltanata talip olmanın Müslümanları ihtilafa sevk edeceğini İslâm düşmanlarını kuvvetlendireceğini artık iyice görüyordu. (daha&helliip;)
O’nu hatırladıkca başı göğe ermişçesine ya da asansör boşluğuna düşmüşçesine ürperiyorsa yüreğiniz… Ömrü saatlere sıkışmış bir kelebek telaşıyla O hüzünden bu neşeye konup kalkıyorsanız gün boyu nedensiz… ve her konduğunuzda diğerini iple çekiyorsanız bu hislerin…
O’nunlayken pervaneleşen yelkovanlar, O’nsuz mıhlanıp kalıyorsa yerine, bir akrep kadar hain… sınıfta, büroda, yolda, yatakta içiniz içinize sığmıyor, O’ndan söz edilince yüzünüz, sizden habersiz, mis kokulu bir ekmek dilimi gibi kızarıyor, mahcup somurtuyor veya muzip sırıtıyorsa, ve O, her durduğunuz yerde duruyor, her baktığınız yerden size bakıyor, siz keyiflendikçe gülüp, hüzünlendikçe ağlıyorsa… (daha&helliip;)
Asıl adı Giyaseddin Ebu’l Feth Bin İbrahim El Hayyam’dır. 18 Mayıs 1048′de İranın Nişabur kentinde doğan Ömer Hayyam bir çadırcının oğluydu. Çadırcı anlamına gelen soyadını babasının mesleğinden almıştır. Fakat o soyisminin çok ötesinde işlere imza atmıştır. Daha yaşadığı dönemde İbn-i Sina’dan sonra Doğu’nun yetiştirdiği en büyük bilgin olarak kabul ediliyordu. Tıp, fizik, astronomi, cebir, geometri ve yüksek matematik alanlarında önemli çalışmaları olan Ömer Hayyam için zamanın bütün bilgilerini bildiği söylenirdi. O herkesten farklı olarak yaptığı çalışmaların çoğunu kaleme almadı, oysa O ismini çokça duyduğumuz teoremlerin isimsiz kahramanıdır. Elde bulunan ender kayıtlara dayanılarak Ömer Hayyam’ın çalışmaları şöyle sıralanabilir.
Yazdığı bilimsel içerikli kitaplar arasında Cebir ve Geometri Üzerine, Fiziksel Bilimler Alanında Bir Özet, Varlıkla İlgili Bilgi Özeti, Oluş ve Görüşler, Bilgelikler Ölçüsü, Akıllar Bahçesi yer alır. En büyük eseri Cebir Risalesi’dir. (daha&helliip;)
Cem Sultan Fatih Sultan Mehmet’in küçük oğlu. 1459’da Edirne’de doğdu, 1495’te Napoli’de (İtalya) öldü. Taht uğruna genç yaşında hayatını kaybetti. Acıklı maceraları ve duygulu şiirleriyle ün yapmıştır.
Halk ve asker tarafından çok sevilen Cem Sultan, devrinin bilginlerinden ders almış bilgili ve duygulu bir şehzadeydi. Babası ölünce ağabeyi II. Bayezid tahta geçmişti. Cem tahtı ele geçirmek amacıyla iki kere ağabeyine karşı ayaklanmış, ilkinde Bursa’ ya hâkim olmuş, hattâ kendi adına para bile bastırmış, ikincisinde ise yenilerek kaçmıştı. İşte bu tarihten sonra da Cem Sultan’ın hayatının acıklı devresi başladı.
Önce Rodos Şövalyelerinin, sonra Papa VIII. innocentius’un, daha sonra da ahlâksızlığıyla meşhur Papa A. Borgia’nın eline düştü. Avrupa’da tam on üç yıl, ülkeden ülkeye dolaştırılan Cem’i, Papa Borgia en sonunda Fransa kralı VIII. Charles’a teslim etmek zorunda kalmıştı. Ama, papa, Cem’i öldürdüğü takdirde II. Bayezid’den alacağını umduğu üç yüz bin altını düşündü ve şehzadeyi zehirledi. Cem Sultan otuz altı yaşında, öldü.
Her şey üzerime üzerime geliyor sanki, Beni biraz serbest bıraksanız yada bana biraz izin verseniz, kaybettiğim kendimi bulmama yardımcı olsanız. Sizden çok mu şey istemiş olurum?
Sıkıldım artık…
Ben böyle değildim, eskiden bir şeyi en fazla bir gün takardım, ertesi günün sabahında hatırlamazdım olup biteni, oysa ki şimdi silip atamıyorum. olmamış yada yokmuş gibi davranamıyorum. (daha&helliip;)
Hocalı Katliamı (Azerice: Xocalı soyqırımı) – Karabağ Savaşı sırasında 26 Şubat 1992 tarihinde Azerbaycan Cumhuriyeti’nın Dağlık Karabağ bölgesindeki Hocalı kasabasında yaşanan Azeri sivillerin Ermeniler tarafından toplu şekilde öldürülmesi olayıdır.
“Memorial” İnsan Hakları Savunma Merkezi, İnsan Hakları İzleme Örgütü, The New York Times gazetesi ve Time dergisine göre katliam, Ermenistan’ın ve 366. Motorize Piyade Alayı’n desteğindeki Ermeni güçleri tarafından gerçekleştirilmiştir. Ayrıca, Karabağ Savaşında Ermeni kuvvetlere komutanlık yapmış bugünkü Ermenistan Cumhurbaşkanı Serj Sarkisyan ve Markar Melkonyan’ın aktardığına göre kardeşi Monte Melkonyan, katliamın Ermeni güçler tarafından yapılan bir intikam olayı olduğunu açıklamışlar. (daha&helliip;)
Son Yorumlar