Ben bu hayatta hiç var olmadım ki zaten…
Ne birinin teninde ısındım,
Ne de bir kelimesinde yer bulabildim kendime.
Ne bir yürek beni anladı,
Ne bir ses adımı gerçekten söyledi.
Sanki bir rüyanın unutulan köşesiydim;
uyanıldığında hatırlanmayan,
bir hayalin eşiğinden bile geçemeyen silik bir iz.
Zaman aktı üzerimden,
ama ben hiçbir saate ait olmadım.
Bir gölgeydim belki;
ışık varsa varım, yoksa hiçim.
Hiçbir el tutmadı beni,
hiçbir bakışta kendimi bulamadım.
Bir gün gidecek olsam,
ardımdan ‘kimdi o?’ bile demez kimse.
Çünkü ben burada değildim aslında —
yalnızca yokluğumun yankısıydım sizin kalabalığınızda
Yazmazsam Unuturum…
Birlikte geçirdiğimiz kısa ama güzel anlar, dostluğunun ne kadar kıymetli olduğunu hep hatırlatacak bana. Sessizliğin artık çok daha derin, eksikliğin ise tarif edilemez…
Huzur içinde uyu, dostum. Seni hiç unutmayacağız.
Kitabında yer verdiğin cümlem içinde sonsuz teşekkürler..
“Aşk siyahı beyaz görebilme körlüğüydü, biz siyahı hep beyaz gördük.”
O satırlarda ismimi anman, beni her zaman onurlandırdı..
Şiirlerin artık sensiz, sessiz ve sahipsiz…
Ama bil ki, her dizede seni yaşatmaya devam edeceğiz.
Hoşçakal Kel Adam..
Bilgi toplumu, bilgi üretiminin, paylaşımının ve kullanımının ekonomik ve sosyal gelişmenin temel kaynağı olduğu bir toplum modelidir. Ancak:
Bu bireysel dirençlerin toplum ölçeğinde yansıması ise şu şekillerde görülür:
Bilgi toplumunda yaşamak, bilgiyi tüketmek kadar onu içselleştirmeyi ve ego bariyerini aşmayı da gerektirir. Gerçek gelişim, sadece bilgiye sahip olmakla değil, ona açık olmakla mümkündür. Ego ile bilgelik arasında ince bir çizgi vardır: Bilge insan, bilmediklerini öğrenmekten korkmaz.
Yazının başlığından da anlayacağınız gibi usanmışlık mı? Tükenmişlik mi ?
Bilmiyorum ama şu hayattan gram zevk almıyorum..
Bir sigara içimlik ömre neleri, kimleri sığdırdım yetti de arttı, fazla bile geldi, taşıyacak gücüm kalmadı.
Kimini sevdim, Üzerime kokusu sindi.. Kimini sevemedim. Kendimi kirletilmiş gibi hissettim.
——————
(Flashback)
“Cahiliye Devri” diye bir devir yaşandı. insanlar Ateşe, tahta parçalarına, taşlara, şekil verebildikleri nesnelere şekil vermişler. Kendilerine “PUT” yapıp sonra “Kurtarıcımız, tanrımız budur” diye tapmışlar..
Günümüzde ise hala aynı, sadece putların şekilleri değişti. Putlar Ete kemiğe büründü . İnsanlar, İnsanlara tapıyor. İnsanlar paraya, mevkiye, makama tapınıyor… “Ölecez Lan. ” uyanın artık sonumuz Bir tutam pamuk. (2015)
Neyin hırsı bu..
Yeni bir kategori (Fotoğraf) ile arada sırada buralarda olacağım yine..
Uslu durun..
Noktası sona konmuş bir hikayenin hüzün dolu öznesiyim..
İçimdeki çocuğun göreceği günler, boyayacağı gök kuşakları var..
Zaman ne kadar fütursuz,
ne kadar acımasız olursa olsun..
Eğilmedim, Bükülmedim..
Bak hala Ankara dolaylarında dimdik ayaktayım.
Darbelere inat, Sana inat..
Yazmazsam Unuturum / Kürşat Şentürk
Bir gün Yavuz Sultan Selim Han, pazarın birini gezmeye karar verir ve saka kuşlarının satıldığı bir tezgaha yönelir. Bütün sakalar 1 altındır; fakat bir tanesi ayrı bir kafes içinde ve 50 altındır. Yavuz Sultan Selim sorar:
-Bunlar 1 altın da bu neden 50 altın?
Satıcı:
-Hünkarım 50 altınlık olan ötüşüyle diğer saka kuşlarını kendine çeker ve yakalanmalarını sağlar.
Yavuz Sultan Selim, 100 altını çıkarıp adama verir ve “ver o kuşu bana” der.
Herkes şaşkınlık içinde, “ne yapacak acaba koca padişah bir saka kuşunu?” diye düşünürken Yavuz Sultan Selim kuşun kafasını tuttuğu gibi gövdesinden ayırıverir ve der ki:
– Kendi ırkına ihanet edenin sonu budur…
İstediğiniz kadar köprüler, gökdelenler, saraylar dikin. Bir sürü gemicikler satın alın, sonunda sahip olacağınız tek zenginlik mezarınıza dikilecek aha da bu taştır.
Zenginlik ve hırslarınız için kıçınızı yırtmaya değmez. Sonuç bir tutam pamuk, bir kaç metre bez, birde bu taş işte… Egonuzu tatmin etmeye değmez bu dünya.. Hepsi bu kadar..
Nicelerimiz gitti, nice genç fidanlar yitip gitti, Vatan için, Bayrak için, Millet için, Devletin bekası için; haince saldırılarda Şehit oldular.. Onlar gitti, tarihin sayfalarına kazındılar. Ailelerinin yüreklerinde ki yangınlarla.. Bazıları Sokaklara, Caddelere Köprülere isim oldular.. Biz unuttuk onları..
Kime, neden oy verdiğinizi bir daha sorgulayın, iyiyi kötüyü, doğruyu yanlışı, hırsızı, haini, hainlerle işbirliği yapanı, riyakarı, yalancıyı… Bir ateş yakmak için ufak bir kıvılcım yeterli.. Doğru ya her bir şeyi ayırt edecek yaştasınız..
ALLAH; kimseyi yanlışı savunacak kadar cahil, doğruyu inkâr edecek kadar da nankör yapmasın..!!
“Bir insanın şöhretine ve görünüşüne aldanma, namaz ve niyazına bakma, aklına ve doğruluna bak!” Hz. Ömer
Geçenlerde D&R’da kitaplara bakıyorum.. Kokulu hikayeler yazan bir kaç kitap gördüm.. Sonra yanıma bir adam geldi… O sırada ben bir kaç adım uzaklaşmıştım. Adam eline kokulu hikayeler yazan kitaplardan birini aldı ve direk burnuna götürerek koklamaya başladı.. Allah’tan kitap başlığında yenilecek hikayeler yazmıyordu. O adamın ne yapacağı belli olmazdı.
Dilerim sizin için gelen yılda da her şey güzel olur… Herkes dostça, paylaşarak, birbirinin elinden tutarak, hırslarından uzak bir şekilde bu alemde var olmaya devam eder.
İnsan yaşlandıkça daha bir duygusal oluyor… Bu satırları kendini bin kere dövmüş bir adamın en yalın, en arınmış haliyle yazıyorum ve diyorum ki; “Hırslarınıza kapılmadan, başkalarını kırmadan, üzmeden, sevgi ile tüm sorunlarınız çözülür.”
Hangi birinizi yazayım ki, dost insanlar… Arkadaş listemde var olan, olmayan tüm dostlar… İyi ki varsınız…
Yeni yıl, herkese, hepimize güzelliklerle gelsin. Sağlıkla, mutluluklarla, sevdiklerimizle ve hoş şeylerle gelsin… Her bir minik dokunuşu ayrı bir güzellik katsın hayatımıza. Dileklerimiz gerçekleşsin. Sevgiler artsın. Her şey gönlünüzce olsun!
Son Yorumlar